.
 

Son 10 Yorum

 
 

Ziyaretçi İstatikleri

Bugün : 131
Toplam : 618086
 
 
BİR DARBE İZİ... ( Arşivimden )  -  18.02.2016
.
.
 

“ Şimdi ne mahkûmum

ne de bir sanık;

Sorulacak hesabım var

çürük bedenim tanık…"

                                                                H.Ç.
                                                          

 
Onlarca yıl sonra hala kanayan, acılarla dolu bir 12 Eylül anısı....!

 

                   BİR DARBE İZİ…

“ Sonuç böyle olacaksa, bunca çileyi neden yaşadım ki? ” dedi.

“Onca ağır bedelin karşılığı bu mu olmalıydı?

Oysa daha on altı yaşındaydım. Aykırı, yaramaz, küçük bir kızdım. Çok inatçı ve çok güçlüydüm; Ya da bana öyle geliyordu.

Çocukluktan yeni kulaç atıyordum genç kızlığa. Kendimi dev aynasında görüyordum. Önce ailemi, sonra ülkemi, daha sonra da dünyayı değiştirip düzeltecektim.

En azında öyle diyordu ağabeylerim, ablalarım, okuduğum kitaplar….

Başta ailem olmak üzere çok akıl verenler, ya da o zaman ki yorumumla akıl satanlar da oldu.

Oysa ben, çoktan kararımı vermiştim. Bu kutsal yolda ölüm vardı, dönmek yoktu.

Umut kervanına ben de katıldım. Artık aranan biriydim. Adım da, izim de kayıptı. Kimisine göre dağlarda, kimisine göre yurt dışında, kimisine göre de kocaya kaçmıştım.

Bir yıl geçmeden anamı kaybettim. Ama yollarım yolsuzdu. Dedim ya artık aranan biriydim; Dönemezdim. O büyük hasrete karşın, darbeden sonra ne dirisini görebildim anamın, ne de ölüsünü.

Hep beni sayıklamış hasta yatarken; Ölmeden önceki son sözü de ben olmuşum. Anamın ölümünden sonra, aile içinde yargılanmış ve hüküm giymiştim. Tüm suç, gıyabımda bana yüklenmişti.

Sonrasını nerelerde nasıl yaşadım? Doğrusu ben de çok fazla hatırlamıyorum. Her günüm ayrı bir yaşam, ayrı bir mekandı.

Yakalandığımda yirmisine yaklaşmıştı yaşım.

Çok direndim. Adımdan ötesini kimseye söylemedim. Dört ayrı hapishanede beş yıl yattım.

Sonrasında sözde çıkmıştım cezaevinde. Çıkmıştım ama sanki zemheri de karda yürüyordum. Her vardığım yerde izlerim göz hapsindeydi.

O büyük ağabeylerim, ablalarım, ya yurtdışına kaçmış, ya hala içeride, ya da buzullar gibi eriyip gitmişlerdi sermayenin küresel ısınmasıyla.

Aileme dönmeye karar verdim. Haber yolladım gitmeden önce. Çok özlediğimi söyledim. Cevabı, hançer gibi saplandı yüreğime. Yollarım yolsuzdu. Anamın katiliydim onlara göre. Evimin beşiği, sırat köprüsü; içerisi katran kazanıydı.

Bir bayramda anamın mezarına uğradım. Saatlerce hüngür hüngür ağladım. Başımdan geçen her şeyi uzun uzun anlattım; duydu mu, inandı mı? Ama olsun en azında biraz olsun rahatladım ya.

Sonra bir dokuma atölyesine girdim. İki yıl kadar da orada çalıştım. Başıma gelmeyen kalmadı.

Kadın ve çaresiz olmak ne zormuş bu toplumda. Her tatlı sözün arkasında ne büyük ihanetler varmış yaşayarak gördüm.

Çok ama çok büyük bedeller ödedim. Hala bir yanım sakat sayılır. Ama inan ki çok piştim. Şimdi düşünüyorum da bir zamanlar altı milyar insan için yola çıkmıştım; şimdi tek başıma, yapaylınızım.

Bir erkek arkadaşım olmuştu üç yıl kadar önce. Bir yıla yakın birlikte yaşadık. Evlenecektik. Ama olmadı. Anamın yollarını tıkayan acılı yıllar ve yaşadığım işkenceler, benim de analık kanallarımı tıkamıştı.

Şimdi hafızamı da kaybetmiş durumdayım. Sanki o yıllar, yalan yıllardı, bir düştü, hiç yaşanmamıştı, ya da yaşayan ben değildim.

Ama seni hatırladım. Bir hafta evinde gizlenmiştim, yakalanmadan önce.

Sahi kim yollamıştı beni sana; onu da hatırlamıyorum.

Sana o kadar çok ısınmıştım ki anlatamam. Abim gibiydin. Aramızda sevgi de var mıydı? Sahi var mıydı? Bir insan, hem abisi, hem de sevgilisi gibi sever miydi birisini?

Duygularım o kadar karışıktı ki. Hapisler de bile yıllarca bu konuyu düşündüm; düşündüm ama?

Her neyse…

Şimdi bir kitapçı da çalışıyorum. Kent kent dolaşıp sol yayınları pazarlıyorum. Öyle zoruma gidiyor ki gençliğimi, duygularımı, umutlarımı pazarlamak.

Dünden beri buradayım. Gittiğim yerlerde senin adını da verdiler. Doğrusu adını da, simanı da unutmuştum. Karşıma senin çıkacağın aklımın ucunda bile geçmemişti.

Kusura bakma çok doluyum. Seni karşımda görünce şok oldum birden, duygulandım. Yıllarca kimseye bir şey anlatamadım. Şimdi öyle rahatladım ki. Gözlerimin yaşardığına aldanma; Dedim ya duygulandım. Öyle mutluyum ki şu an. Yirmi yaşında ve seninle o küçük gecekondudayım sanki.

Ya sen? Sen nerelerde nasıl yaşadın o günden beri?

Bir ara senin de içeriye düştüğünü duymuştum. Ne kadar yattın? onu da bilmiyorum. Şiddetle karşıydın evliliğe. Özgürlük filan diyordun; Özgür müsün bari? ”

Gözlerim yaşardı. Kızım canlandı gözlerimin önünde. Henüz on altı yaşında ve öyle saf, öyle temiz ki. Kütüphanemde ki sol yayınlara taktı kafayı. Her gün yeni şeyler araştırıp, soruyor.

Yıllar, bir film karesi gibi geçti gözlerimin önünde. Kelimeler düğümlendi boğazımda. Konuşamadım. Otuz yıl öncesini anımsadım; dün gibiydi.

O, dalgın dalgın duvarda ki çocuklarımın fotoğraflarına bakarken “İki çay ve iki simit ” dedim sekretere,

“ Misafirin ki büyük bardakla, açık ve şekersiz olsun ” …

 
Okunma Sayısı : 3734 | Yorum Yaz

|

Tavsiye Et

|

Facebook'ta Paylaş
 
.
muzaffer karaca  -  13.08.2016    13:20:20
.
yaramı deştin yine
gözlerimi yaşarttın hıdır kardeş. ilk başta konuya hakim olamadım sonra anlayınca tekrar başa döndüm. bizim öykümüzü anlatmışsın yoldaş. kayıp bir kuşağın kayıp yılları. benzer öyküler ben de duymuştum. bir kuşak oldu, en güzel kuşak. gerçekten kadın olmak daha da zor. hala öyle. o zaman yine dayanışmamız vardı. sonra hepimiz bir boşlukta bulduk kendimizi. bir kadın için daha zor tabi. öykü çok güzel. keşke buna benzer bir öykü kitabımız olsaydı. 12 eylülle ilgili. çok acılar yaşandı dost, cok canlar gitti. ama ne mutlu ki az da olsa o yolun yolcusu yoldalarda var aramızda. asker anılarını da okudum. aslında sen dağları bırak kalemine ağırlık ver. çok ama çok gerekli. yinede seni yolundan alıkoymayayım yoldaş, bol dağlı bir ömür :)
.