“Şu uzun gecenin gecesi olsam…”
EN UZUN GECE
İstanbul’dan arayan bir dost, “Bodrum’a bir günlüğüne geleceğim ama ne zaman olur belli değil” demişti. Ben de, bir günlük olacaksa, 21 Aralıkta gelmesini önermiştim.
O zamanlar ne O anlayabildi sözün püf noktasını, ne de ben anlatabildim.
Aradan onlarca 21 Aralık daha geçti.
Ne O gelebildi, ne de Ben bir kez olsun uykusuz geçirebildim bu en uzun geceyi.
Bu özlemim ve beklentilerim çoktan zaman aşımına uğradı bile.
Bugün yine 21 Aralık; Yine en uzun gece.
Yine bir türküdür tutturmuş gidiyorum; “Şu uzun gecenin gecesi olsam…” diye; Yanılmıyorsam Antep yöresinin.
Bir başka türkümüz “ Girsem yarın koynuna/ Sabahtan öldürseler …” der
Ehh madem ölümü göze almak var, bir gece uğruna, kim istemez en uzun geceyi?
İnsanın, gecelerini de sevebileceğini bu yaşa gelince anladım
Hatta bazen yemek aralarında gündüzümü geceye çevirdiğim bile oluyor
Geceler ve düşler?
Bir başka ifadeyle düşlere düşmek
Düşlerde yaşamak?
Ya da Yılmaz Erdoğan’ın şiirine uyarlasak “ Düşlerde yaşama olasılığını sevmek?”
Ne acı şey en uzun gecelerde en güzel şeyleri yaşamak beklentisinden, önce düşlemek, sonunda düşlerde aramak ve düşlere düşmek!
Belki de yaşam bu olsa gerek.
Ahmet Atlan, bir öykü kitabına En Uzun Gece ismini koymuş.
Okumadım. Ama tahminim zamanlama olarak değil, içerik olarak en uzun geceden söz ediyor olabilir.
Oysa Ben, bu içeriği, zamanla bütünlemekten, zaman faktöründen söz ediyorum
Yani en uzun geceyi daha da uzatmak; Yoksa kısaltmak mı demem gerekiyor?
Her neyse yaşanmayan geceler uzun olsa ne yazar, kısa olsa ne yazar
Bu top benden çoktan kaçtı. Yaşam maçını bu dalda da yenik bitirdim.
Ama bir dostuyla bir gece düşü kuranlar için ufak bir uyarı yapayım dedim
Bugün 21 Aralık ve en uzun gece.
Bazen bir dakikanın, bir anın bile çok önemi vardır.
Hele hele o zaman dilimine sevgi ve dostluk yüklenmişse
İyi de koşullarım, yerim, yurdum? Diyenlere de
Bir Erzurum türküsü mırıldanayım
“ Dün gece yar hanesinde yastığım bir daşıdı
Altım çamur, üstüm yağmur, gene gönlüm hoşudu…”
|