Onca yoldaşın kemikleri sızlamasın bari…!
Bayramın son günü birlikte "Devrim" değil de adam gibi başbaşa bir kahvaltı yapalım dedik...:)
YENİ SOL; YEREL SOL
Ülkemizde 1980 li yılların ortalarından beri “solun birleşmesi” konusunda belki yüzlerce toplantılar yapıldı.
Aklıma ilk gelenler Kuruçeşme toplantıları, ÖDP nin kuruluşu, Sol Blok ve Çatı Partisi çalışmaları…
Her birlik çalışması, tabanda büyük bir heyecan ve umut beklentisine yol açmıştı.
Çok geçmeden her oluşum, kitlelerde büyük düş kırıklıklarına neden oldu ve zaman tünelinde, kendi kulvarında boğulup gitti.
Çünkü hiç biri, yeni oluşumlara giderken eski kimliklerini bırakmak istemiyordu
Birlik yolunda yan yana gelen gruplar, yeni oluşum içinden de eski kimlikleriyle anıldılar.
ÖDP nin “Kurtuluş kanadı” ya da Çatı Partisinin “Emek grubu” gibi…
Zaman bize şunu öğretti ki her grup, her parti ya da oluşum, İslami tarikatlar gibi kendi içinde birbirilerine çok güçlü iç bağlarla bağlı ve asıl çalışma amaçları sol hareketin güçlenmesi değil, kendi küçük gurupsal faaliyetleri, çıkarları ve de devamlılığı.
Her gurubun bir lideri, bir lider kadrosu, bir de çeşitli kentlere yayılmış sınırlı sayıda sempatizanları var.
Solla yeni tanışan gençler de ister istemez bu oluşumların birinde yer almak zorunda kalıyor.
Zaten gençlerde ki o büyük enerji, umut ve beklentiler de bu kanallara girilmesiyle yok olup gidiyor.
Artık o gencin gözünde tek umut ve tek kurtuluş yolu kendi örgütü, kendi partisi, kendi yayını, kendi lideri...!
Çünkü çok büyük siyasi abileri onlara hep öyle anlatırlar
Artık asıl solcu, asıl devrimci, asıl sosyalist kendileri; Onların dışında ki tüm sol gruplar da ötekiler…
Hatta zaman zaman kayan tabaları yüzünden bu örgütler ve de gençler, birbirine hasım bile olabiliyor.
Aynı gerekçeyle örgütlerin tepesinde ki büyükleri de, onlarca yıldır diğer örgütlenmeleri hasım gözüyle gördüler.
O büyüklerin fazla büyümeye, sol hareketi güçlendirmeye ihtiyaçları da yok.
Onlar hangi kente giderse gitsinler zaten paşa gibi karşılanıyorlar; Onlarca yardımcıları, sempatizanları var.
Bir de etkinlik, kitap, dergi, bağış vb konularda ufak tefek maddi destek geliyorsa “sol tarikat” tam olarak kurulmuş oluyor.
Böyle bir oluşum varken bu lider kadro, kendi krallığını, saltanatını, tabanını, gelir kaynaklarını dağıtma ya da başkasıyla birleştirip bu imkanlardan mahrum kalma riskine neden girsin ki !
“Altmış Sekiz kuşağı nasıl başardı?” filan diyoruz ya;
Onlar başardılar, çünkü onların başında dinozor abileri yoktu; O gençler, kendi bayraklarını kendileri taşıdılar.
Yani kısacası elinde iyi kötü maddi manevi bir gücü olan hiçbir sol örgüt ( ve özellikle lider kadrosu ) başkalarıyla birleşip de bu imkânlarından mahrum kalmak istemiyor, istemez de;
Ne acı ki zaman ve yaşananlar, bunu bize çok net bir şekilde gösterdi.
Dolayısıyla solda ya da daha açık deyimle solun tepesinde birlik beraberlik beklemek hayal düş gibi bir şey…
Zaten yaklaşık otuz yıldır yaşanan acı gerçek de bu.
O halde ne yapmalı?
Merkezi yapılanmalarda böyle bir umut kalmadığına göre yerellerde yeni bir kıvılcım çakılabilinir mi acaba?
Yerelde birbirini tanıyan, birbirini seven, birbirine güvenen, bedel ödemiş ama yapısını korumuş eski kuşakların ve yeni gençlerin yan yana gelmesi mümkün olabilir mi?
Öyle çok büyük hedefler için de değil
Yerel de, yerel ( ve de genel tabi ) sorunlara aydın-demokrat sol pencereden bakarak bizler de varız diyebilmek için
Bu çerçeveyi düşünsel anlamda biraz da geniş tutmak gerekiyor tabi.
Sonuç olarak yerelde
Bu ülkede zengin ve yoksul kesimler arasında büyük bir sınıfsal uçurum var ve bu devlet, tüm organları, yasaları ve gücüyle zenginler sınıfının sözcülüğünü yapmakta.
Bu ülkede bir Kürt sorunu var; Bu da devletin resmi ideolojisinden, inkarcı ve asimilasyoncu politikalarından kaynaklanıyor
Benzer şekilde bu ülkede Alevilerin de kimlik sorunları var. Bu da devletin inkar ve asimilasyon politikasından kaynaklanıyor
Yine azımsanmayacak şekilde bu ülkede kadın ve çevre sorunları var.
Kısacası bu ülkede yetmiş yıldır bir türlü rayına oturmayan devlet-halk ayrışması, demokrasi sorunu var
Benzer şekilde düne kadar İslamcılar üzerinden de devletin aynı baskısı vardı. Ama bugün devlet gücünü ele geçiren İslami görüş, mağdur değil, diğer kesimlere karşı zalimane bir tavır almaya başlamıştır.
Devletin bu ayrımcı inkarcı politikasına karşı tavır almak, ayrımcılık yapmak değildir. Ben, aydınım, demokratım, solcuyum diyen her insan, bu tavrı alabilmeli. Bunun mücadelesini veren kişilere, örgütlenmelere en azında düşünsel bazda da olsa destek verebilmeli.
Bu ve buna benzer her sorunu biz çözeceğiz demiyoruz
Birileri kendi mücadelelerini veriyorsa en azında yerelde elimizden geldiği kadar onlara destek verebiliriz; Onlardan destek alabiliriz.
Bizim hedef kitlemiz, bu devletle barışık olmayan yukarıda saydığımız büyük kitlelerdir; Halktan ve halkın kültüründen kopuk marjinal gruplar olamaz.
Yerelde örgütleneceğimiz için bu oluşum içinde yer alanlar, dünyaya sol pencereden bakan, zamanla birbirini daha yakından tanıyan, birbirini seven ve sayan, birbirine güvenen, kusur ve hatalarına yorgan olan dostlar grubuna dönüşebilmeli.
Bu oluşumda hiç kimse kendisine lider, kitleye de sürü gözüyle bakmamalı.
Bu oluşumda yer alan ve öne çıkanların, hiçbir beklentisi olmayan, gayet alçak gönüllü, sevecen, benliklerinden ve egolarından arınmış olmaları gerekir ( Benim gibi J)) )
Bu oluşumda yer alacakların, eski merkezi bağlarını koparamazlarsa bile yerel konularda bu oluşuma ve güçlenmesine destek verebilmeliler.
Yani özet olarak bu çağrımız, devrim yapmak, yeni bir parti ya da dernek kurmak için değil
Ben, Bodrum’da yaşayan aydın, demokrat bir insan olarak hiçbir örgüt ya da parti farkı gözetmeden benim gibi düşünen insanlarda tanışmak, yan yana gelmek, birlikte olmak ve birlikte tavır almak istiyorum diyen herkese…
“Bu mümkün değil” diyenlere sol tabanın ve kadronun onda biri kadar potansiyele bile sahip olmayan MHP nin, bugün Bodrum Yarımadası’nda dört-beş belediyeyi yönetmiş olması ufak bir ipucu ve de ders olmalı…
Bu amaca yönelik ilk “ tanışma ve kahvaltı ” toplantımızı 28 Ekim Pazar günü Saat 10.00 da Bitez de Deniz Yıldızı’nda yapıyoruz.
“ Biz bu kadar da zayıf değiliz, bu görünenlerden daha da gülcüyüz. Haklısın Hıdır, ben de varım” diyenler
Gelin tanışalım
Bir olalım, iri olalım, diri olalım
Hiçbir bok yiyemezsek bile bayramdan bayrama adam gibi baş başa bir kahvaltı yapalım J))
Haaa unutmadan benim bu yazdıklarım iyi niyetle kaleme alınmış çok doğaçlama bir niyet ve öneriler…
Teker teker sözcükleri, cümleleri deşmenin bir anlamı ve gereği de yok
Kabaca ne demek istediğim anlaşılıyorsa yeterli
Çok iddialı, büyük amaçlı, asık suratlı, ciddi biri de değilim; Siz de olmayın.
Davet benden
Karar sizden…
Tutarsa ipime
Tutmazsa gene ipime J
NOT : Bu konuda önerisi, katkısı, yorumu olanlar, alttaki “yorum yaz” a yazabilirler… Kahvaltıya gelecekler de önceden isim bildirseler iyi olur... Bu öneri, özellikle zamanında bedeller ödemiş, kendi kabuğuna çekilmiş eski dostlara; Bu birlikteliği sağlayabilirsek ikinci aşamada gençlerle ayrı bir toplntıda buluşabiliriz...
|